Trabzon’da garip işler oluyor, hergün yeni algılar,yeni senaryolar sahneye koyuluyor.Sosyal medyada bu konuda kendine göre bu yolun heryerinde ister istemez karşımıza çıkmaktadır.Bu sosyal medyanın farkındalığı ile sürüp gidiyor gündemler.Doğru yönlendirme’lerin doğru mesajı olduğu gibi, algıya ve farkındalığı ön planda tutan düşünce işin esasına varmadan herşeyi altüst etmektedir.
Önümüzde duran birçok örnek gibi Ayasofya’dada hükmü icra aşamasında.
Trabzon Kültür ve tabiat varlıkları koruma kurulu bölge müdürü Yük. mimar müh. görevinden alınarak,Trabzon il kültür ve turizm müdürlüğüne sıradan bir mimar olarak görevlendirildi.
Neden alındı,bu alınmayı Ayasofya ile ilişkilendirmek ilginç, çünkü, koruma bölge kurulu müdürünün görevi kurumlar arası koordinasyonu sağlayarak alınan kararları dağıtmaktır.Ayasofya’nın çevre düzenleme projesi ise Vakıflar bölge müdürlüğü tarafından hazırlanmış ve kurulda onaylanmıştır. Koruma Bölge kurulu proje onaylama mercidir, projenin uygulaması Vakıflar bölge Müdürlüğü tarafından yapılmaktadır.Ayrıca kurul kararına bakıldığında’da 9-10 üyenin ortak görüşü ile alınmış bir karar olduğu görülmektedir .Alınan kararın bir iki üyeye mal edilmeside düşündürücüdür.
Trabzon’da garip işler oluyor, bu kesin,kimin ne yaptığı belli değil, tarihi şuuru, içinde hisseden, kendisine yol bulamıyor,ve devran devam edip gidiyor, tıpkı Ayasofya’da ve diğer yerlerde olduğu gibi.
Ayasofya’nın 1968 yılından sonrasını iyi biliyorum, o yıllarda Mustafa Yazıcı arkadaşımızın babası hafız Şefik Ali Yazıcı, camiye dönüşüm dönemlerinde imamlık yapıyordu,uzun süre görevde kaldı emekli oldu ve vefat etti. Yabancı arkeologların, ajanların mekan tuttuğu ve misyonerlik mantığıyla buralarda çok konaklandıgı gözlenmiştir.Ayrıca, Ayasofya’nın geçmişte kendi kullanım alanı belli bir sınırda olmasına rağmen, yani altıyüz metrekare civarında idi.Sürekli alan genişlemesi yapıldı,zamana yayılan bu bilinçli alan genişlemesi bugün karşımıza dev bir alanın çıkmasına vesile oldu.Çok büyük paralar verilerek yavaş yavaş bu ortamı karşımıza çıkardı. Bugün, olağanüstü genişleme alanına dahil olan Ayasofya’da dar yolun ve iç tadilatın hesabı soruluyor. Geçmişte hiç ilgisi olmamasına rağmen kurul ve kural dışı eklemeler oradaki konsepte olumsuz görüntü oluşturmuştu.
Evet,tarih hepinize aittir,hangi döneme ait olursa olsun, geçmişin bize bıraktığı bu değerlerin sınırları, özelliği, yapısallıgı neyse aynen korunması doğrudur,fakat, Ayasofya’da sınırlar genişleye genişleye olumsuz bir alana dahil oldu. Dikkat çeken bu bölgede,yani Ayasofya’nın en altında kalan,dip taraftaki ana yolun üst hizasından uzunca bir atıl alan bulunmaktadır,.bu dip taraftaki alanın’da çevre uyumuna uygun,konut olarak yerleşime açılması mantıklı olacaktır.
Ayasofya’nın ve Sümela’nın ,Ortahisar mahallesindeki kilisenin, (cami oldu) “Fatih cami” olağanüstü hissiyatına bukadar farkındalık yapmak, olağanüstü paralar harcamak, bilinçli veya bilinç dışı farkındalıkta bulunmak, amacı sorgulanmak adına nekadar doğrudur.Ve yine her önüne gelen görüş mantığıyla sosyal medyayı kullanarak,ucu açık kendi görüş,bilgi alanında olmadığı hâlde,yetkili,yetkisiz, sırf ortamda bende varım düşüncesiyle konuya muattap olmaya gayret ediyor.
Sonuç itibariyle,
Her yanlış başka bir yanlışı peşinde getirir,bu nadide yerleri bilimselliğe bırakarak kendi akışında izlemek doğru olacağı kanaatindeyim.
Bu bakış açısına dahil olan Selçuklu, Osmanlı Türk eserleri’nin hassasiyeti maalesef itibar dışı bırakıldığı gözlem dahilindedir. Trabzon’da nokta atışına maruz kalıp yıkılan,yıktırılan ecdat yadigarları’nın ahları sanırım bu işle iştigal edenlerin boyundadır diye düşünüyorum.Bu örnek içersinde şunuda ilave etmekte fayda var, 217 yıllık,1 nolu Erdoğdu mahallesi mıntıkasında bulunan, tanjanta 100 metre mesafede ,üst sırttaki “birinci” derecede tarihi değeri yüksek olan Hasan Paşa Hamamı’na da bir göz atınız, hergeçen gün daha kötü bir duruma doğru gidiyor. Üst çatısı kalın demir ve tomruklar birbir eriyor, kalın duvarları yosunlaşarak yağmura teslim oluyor.Öz eleştiri dahilinde kendimizi sorgularken,ucu açık hislerle değil, millî bir tarih şuuru ile Trabzon’un özeline sahip çıkmamız lazım,aksi yaklaşımların hissimize teslim olmaktan başka bir işe yaramayacağı kanısındayım.
NEVZAT YILMAZ
nevzatyilmaz@hotmail.com.tr