Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası (TTSO) Başkanı M. Suat Hacısalihoğlu, dünyadaki tüm ülkelerin ekonomik yönden kendi geleceğini garanti altına almak için çalışmalarını sürdürdüğünü belirterek, “Böyle bir ortamda Türkiye’nin özellikle AB ile birlikte Trans-Atlantik anlaşması içine dahil olma zorunluluğu var. Bu durum Türkiye’nin artık AB’ye girmesinden başka yolu olmadığını gösteriyor” dedi.
“ÖZEL SEKTÖR 2016’DA DA KARARLI ADIMLARLA İLERLEYECEK”
TTSO Başkanı M. Suat Hacısalihoğlu, Mayıs ayı meclis toplantısında, dünyada ve Türkiye’deki ekonomik gelişmeleri değerlendirdi. Özel sektörün ekonomiyi yönlendirdiğini ve ayakta kalmasını sağladığını vurgulayan Başkan Hacısalihoğlu, şunları söyledi:
“Özel sektör 2015’de 690 bin kişiye yeni istihdam sağladı. Bunun yanında 152 milyar dolarlık ihracat yaptık. Özel sektör kendi tesislerine 222 milyar liralık yatırımda bulundu, yeni makine ve ekipman aldı. Turizmde 27 milyar dolar, taşımacılık sektöründe 14 milyar dolarlık girdi sağladı. Tüm bunları yapan özel sektör ayrıca yurtdışında da 5.1 milyar dolarlık yeni yatırımda bulundu. Özel sektör kaynaklı tüm bu başarılar bizlere moral ve cesaret veriyor. 2016 yılında da kararlı adamlarla ilerlemeye devam etmemiz gerekiyor. Ama riskleri de göz önünde bulundurmak zorundayız.”
“YENİ POLİTİKALAR TASARLAMALIYIZ”
Amerikan Merkez Bankası FED’in faiz artırımının bu şekilde süreceğini tahmin ettiklerini belirten M. Suat Hacısalihoğlu, “Ortaya yeni bir küresel finans yapısının çıktığını görmekteyiz. Borçlanma maliyetlerinin arttığını ve borçlanma şartlarının ne kadar zor olduğunu hepimiz görüyoruz. Kamu ve özel sektör olarak bu yeni ortama adapte olmalı ve buna uygun yeni politikalar tasarlamak zorundayız” dedi. Hacısalihoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Dünyadaki ekonomik görünümlere baktığımız zaman farklı bir noktadayız artık. Geçmişte en büyük büyüme hızı gelişmekte olan ülkelerdeydi. Fakat son yıllarda, Çin ve Hindistan’ı dışarıda bıraktığımız zaman, gelişmekte olan ülkelerde büyüme hızı gelişmiş ülkelerden daha fazla olmaya başladı. Bunun yanında da özellikle Amerika ve AB ülkelerinin ithalatı hızlı bir şekilde artmaya devam ediyor. Bunların ne anlama geldiğini hepimiz çok yakından biliyoruz. 2015’te gelişmiş ülkelerin ithalatı yüzde 4.5 büyürken, gelişmekte olan ülkelerinki sadece binde 5’te kaldı. 2016 yılı için de gelişmiş ülkelerin ithalatında daha fazla artış yaşanması beklenmektedir. Bütün dünyada işsiz sayısı 197 milyon. 2016 yılı için de buna 2.3 milyon daha ilave edilecek. Bu daha çok gelişmekte olan ülkelerin sorunu olarak devam etmektedir.”
“YENİ GELİŞMELER AB’YE GİRMEYİ ZORUNLU KILIYOR”
Küresel ticarette büyüme hızının yüzde 3’ü zor bulduğunu belirten Başkan Hacısalihoğlu, şöyle devam etti:
“Dünyada büyüme çok hızlı şekilde devam etmiyor ve bu durumun da kendi sistemi içinde başka sorunlar yaşatacağı muhakkaktır. Bunu gören ABD ve Avrupa Birliği ülkeleri kendilerine has yöntemler geliştirmeye başladılar. Bunun yanında ham petrol fiyatlarının yüzde 40’a varan düşüşü göz ardı edilmemeli. 1980’den beri yaklaşık 35 yıllık dönemde ilk defa ABD ile OPEC ülkeleri arasındaki dış ticaret ABD lehine dönmeye başladı. Bu şu anlama geliyor; buradaki ABD lehine olan ekonomik gelişme yarın küresel olarak başka siyasi gelişmelere de gebe olabilir. Sıkışan piyasalardaki gelişmiş ülkelerin aldığı kararlar doğrultusunda AB kendi pazarını büyütme konusunda son 5 yılda 21 adet serbest ticaret anlaşması imzaladı. Kendi pazarını, kendi standartları doğrultusunda istediği şekilde, istediği yöne doğru yönlendirme mantığını ortaya koyuyor. ABD ile birlikte çok yakında uygulanacak olan Trans-Atlantik anlaşmasıyla ticaretin kendi bölgelerinde nasıl gelişeceğini görebiliyoruz. ABD’nin Japonya tarafına kadar olan bölgede de Trans-Pasifik anlaşmasıyla benzer şekilde ticari sistem kurması dikkat çekici. Bunun dışında özellikle Çin, yüksek hızlı büyümesine bağlı olarak kendine has yöntemle Afrika ülkelerine müthiş giriş yaptı. Özellikle Afrika madenleri konusunda özel anlaşmalar yaparak boş bulunan pazarlara da hızlı şekilde girme çabası içinde. Dünyada herkes kendi geleceğini ekonomik yönden garanti altına almak için çalışmalarını sürdürüyor. Böyle bir ortamda Türkiye’nin özellikle AB ile birlikte Trans-Atlantik anlaşması içine dahil olma zorunluluğu var. Bu durum Türkiye’nin artık AB’ye girmesinden başka yolu olmadığını gösteriyor. Türkiye’nin o ekonomik sistemde dışarıda kalmaması adına tek çıkış yolunun AB olduğunu hepimiz görüyoruz.”