Atatürkçülük, Türk milletinin insanlık alemi içersinde onurlu şekilde, uygurca yaşama ve sonsuza dek var olabilmenin tek kelime ile ifadesidir.
Bu tek kelimenin kapsamında, yepyeni ve evrensel bir dünya görüşü yatmakta; Türk milletinin gerçek özlem, eğitim ve karakter yapısından hareketle, bütün insanlık için aynı derecede geçerli olan bu düşünce sistemi bulunmaktadır.
Atatürkçülük, teokratik zihniyet ve devlet yapısından çağdaş, milli, demokratik, laik bir hukuk devletine geçiş demektir.
Atatürkçülüğün en özlü tanımı çağa yetişme, çağın üzerine çıkma, kısaca çağdaşlaşma mücadelesidir.
Atatürkçülük kelime anlamına göre bir siyasi ideolojiyi ifade eder, genel anlamı içinde Atatürkçülük, onun devrim ve ilkelerine bağlılık anlamını taşır.
İdeolojiler genelde bir doktrine dayandığı ve belli, dar sınırlar ilerisinde kalmaya mahkum olduğu için, Atatürkçülük böyle bir çerçeveye hapsedilemez.
Bu nedenle Atatürkçülüğü, onun devrim ve ilkelerine bağlılık olarak kabul etme gerçek anlamını daha bir açıklıga kavuşturur.
Atatürkçülük Misak-ı Milli ile siyasi sınırları tesbit edilen Türk vatanının, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olduğuna, yurtta barışın devamlı kılınmasına, cihan barışına sürekli katkıda bulunmaya inanç ve bilinçle bağlı kalmaktır.
Bu nedenlerle 1922 den buyana Atatürkçülük, sadece kendi düşünce sistemindeki tutarlılığa, bütünlüğe, evrenselliğe ve nihayet sonsuzluğa dönük yüzü ve düşünce gücüyle ayakta durmayı başarmıştır.
Böylesine yüce bir öndere sahip olan Türk Milleti, onunla elbette övünmelidir.
Ancak bu övünmenin yanı sıra her ailede, okulda, dershanede, sendikada, fabrikada, her bucakta, her ocakta Atatürkçülük ateşi yakılmalı, onun meşalesinin alevi, daima canlı tutulmalıdır.
Bunun için her yaştaki Türk genci Atatürkçü düşünceyle donanmalı,laik ve özgür düşünceyle akılcı bir gözle dünyaya bakmalı, ülkemizin kalkınmasına, gelişmiş çağdaş milletlerin düzeyine çıkıp, onları da aşabilmeyi kendisine ideal edilmelidir.
Nevzat YILMAZ
nevzatyilmaz@hotmail.com.tr