Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Trabzon’da gerçekleştirilen UYAP ve SEGBİS Uygulamaları Sempozyumu’nda konuştu.
Konuşmasında yargıda gerçekleştirilen ve gerçekleştirilecek revizyonlara değinen Bozdağ, şöyle konuştu:
“Adalet Bakanlığı Türkiye’nin adalet politikalarını oluşturulması geliştirilmesi, sorunlarının çözülmesi ve daha iyi bir adalet hizmetinin sunumu bakımından alt yapının ve üst yapının hazırlanması konusunda Anayasa ve yasalarımızın verdiği görevleri büyük bir başarıyla yerine getirmekle mükelleftir.
Türkiye’de bugün yargın üzerindeki iş yükünden şikayet etmeyenimiz yok. Uzayan yargılamalardan şikayet etmeyenimiz yok. ‘Geciken adalet, adalet değildir. Zamanında adalet istiyorum’ demeyen neredeyse yok. Bunlar gösteriyor ki uzun yargılama bizim hukukumuzda gerçekten can yakıcı bir sorun haline gelmiştir. Uzun yargılamaları kısaltmak, adaletin doğru bir biçimde ve zamanında tecelli etmesini sağlamak maksadıyla Bakanlığımızın öncülüğünde yürütülen çalışmaların başında, çağın geldiği teknolojiyi yargının hizmetine sunmak en önemli hizmetimiz olmuştur. UYAP’ın uygulamaya girdiği dünden bugüne sağladığı kolaylıklar, sağladığı hız ve usul ekonomisi bakımından, parasal harcamalar bakımından, sağladığı tasarrufu dikkat aldığımızda çok büyük bir başarı hikayesi olduğunu buradan ifade etmek isterim. Geçmiş zamanda yargılama sırasında “tapu kaydı istenmesine onun için savcılığa müzekkere yazılmasına,” diye başlayan yazışmada mahkeme bir savcılığa müzekkere yazıyor, savcılık tapuya müzekkere yazıyor, tapu tekrar savcılığa ve savcılık da tekrar mahkemeye müzekkere yazıyor. Yazılan yazının mürekkebi, zarfı, pulu, geçen zaman, ayırdığımız personel hesap ettiğiniz zaman bir sürü kaybımız var. Hem maddi kaybımız hem diğer kaybımız var. Şimdi pek çok veri parmağımızın altında. Dokunuyorsunuz nüfus kayıtlarına alabiliyorsunuz, dokunuyorsunuz tapu kayıtlarına erişebiliyorsunuz, adli sicil kayıtlarını alabiliyorsunuz. 69 kurumla ilgili verilere anında ulaşabilme imkanına var. Bu yargılamada çok büyük bir hız kazandığımızın, zaman tasarrufu ve maddi tasarruf yaptığımızın somut bir göstergesidir.
Türkiye’nin UYAP ve SEGBİS uygulamaları bugün sadece Türkiye açısından değil dünya açısından da gıptayla bakılan uygulamaların başında gelmektedir. Aldığı ödüllerle ve gelen yabancı bakanların, yabancı ülke temsilcilerinin bizden öğrenmek istediği, görmek istediği konuların başına UYAP’ı koymasıyla biz bu başarıyı görüyoruz. O yüzden hem Daire Başkanımızı ve hem değerli ekibini buradan kutlamak istiyorum ve daha büyük başarılar beklediğimizi de ifade etmek istiyorum.
Siber savunma
Bugün çağın getirdiği bilimsel ve teknolojik gelişmeler, artık siber alandaki gücü ülkelerin gücüyle neredeyse eşit hale getirmektedir. Siber alanda güçlü olmazsanız, iletişim alanında güçlü olmazsanız, o zaman ne kadar güçlü olursanız olun bu gücünüzün sınırları da bellidir. Pek çok ülke siber güvenliği artık ulusal güvenliğin parçası olarak görmektedir. Türkiye de siber güvenliğini ulusal güvenliğinin bir parçası olarak görmektedir. Ulaştırma Bakanımız hem Milli Güvenlik Kuruluna hem de Bakanlar Kuruluna siber güvenlik konusunda çok detaylı bilgiler sunmuş ve önümüzdeki süreç içerisinde Türkiye’nin bu alanda da çok büyük başarıların altına imza atabilmesi için yapılacaklara bir projeksiyon tutmuştur. Türkiye siber güvenlik konusunda kendi milli iletişim sistemini kurmak başta olmak üzere pek çok şeyi zaman içerisinde daha iyi hale getirecektir. Şimdi Pardüs var, ama Pardüs’ün kullanımı sınırlı. Ama göreceksiniz ki bir kaç sene içerisinde Türkiye bu alanda kendi iletilişim sistemi içerisinde paylaşan aktaran ve bunu kullanan bir güce imkana hem de çok etkin ve hızlı bir biçimde bunu yapan imkana sahip olacaktır. Hükümet olarak bunun altyapısını yapıyoruz, hazırlıklarını sürdürüyoruz. Türkiye’nin bu alanda da başarısına inşallah şahit olacaksınız. Bazı ülkelerde siber güvenlikle ilgili komutanlıklar bulunuyor, bildiğiniz gibi bizim TSK Bünyesinde de böyle bir birim oluşturulmuş durumda. Çünkü ülkelerin savunması durumundan da siber güvenlik son derce önemli. Bilgilerin toplanması ne kadar önemliyse onların depolanması o bilgilerin korunması son derece önemlidir. Bu anlamda UYAP yaptığı çalışmalarla başka kurumlara örnek olmaktadır. Liderlik yapmaktadır. Sadece adalet alanında ürettiği projelerle değil ortaya koyduğu vizyonla da pek çok kuruma da bu anlamda çalışma yapanlara yol gösterici olma özelliğini sürdürdüğünü buradan ifade etmek isterim.
Yargıyı hızlandıracak adımlar
UYAP, bir yandan yargıyı hızlandırma noktasında büyük bir fonksiyon icra ederken Bakanlık olarak yargıyı hızlandırmak içinde çok ciddi adımlar atma kararlılığındayız. Bunlardan bazılarını önümüzdeki günlerde TBMM’ye sevk edeceğimiz. 3 ayrı paket halinde Türkiye kamuoyuna taşıyacağız. Birisi Ceza Muhakemesi Kanunu’na yapacağımız değişikliklerle, ceza yargısında yargıdaki iş yükünü azaltacak ve yargılamayı hızlandıracak adımlar. Diğeri hukuk muhakemesi kanununda yapacağımız bazı değişikliklerle hukuk yargılamasında iş yükünü azaltacak ve yargılamayı hızlandıracak adımlar. Diğeri ise İdari Yargılama usul kanununda yapacağımız değişikliklerle idari yargıya yargılamayı hızlandıracak ve yargıdaki iş yükünü azaltacak değişikliklerdir. Son derce öneli çalışmalar olduğunu buradan ifade etmek isterim. Ceza muhakemesinde özellikle ön ödemeni kapsamını genişleteceğiz. Bildiğiniz gibi 3 ay. Bunu 6 aya çekiyor ve bir katalogla da 6 ayın dışında da bazı suçları ön ödeme kapsamına almak suretiyle, esasında hükmün açıklanmasının geri bırakılması erteleme, paraya çevirme gibi sınırların içerisinde olan ve hapse de girmesi ceza alsa dahi ilk defasına mümkün olmayan konuları ön ödeme kapsamında daha mahkemeye taşımadan konuyu çözmeyi ve bir kararla neticelendirmeyi hedefliyoruz. Bu ciddi anlamda bir iş yükü azalmasına yol açacaktır.
İkincisi su anda uzlaşma olarak ceza muhakemesinde yer alan müessesenin adını uzlaştırma olarak değiştiriyor, uzlaştırma kapsamına giren suçları artırıyor, uzlaştırmanın bu güne kadar uygulamasında meydana gelen aksaklıkları düzeltiyor, yargı görevi yapan savcılarımızın bu meseleye çok ciddi bir şekilde sahip çıkmalarını sağlayacak önemli düzenlemeleri hukukumuzun içerisine taşıdığımızı buradan ifade etmek isterim. artık uzlaşma istiyor musun, istemiyor musun ? sorusunu sıcağı sıcağına kavga etmiş iki insana kağıt üzerinde soran değil de, belli bir zaman geçtikten sonra bu soruyu yönelten bir anlayışa geçeceğiz. İki insan kavga etmiş, savcılığa gelmişler, hemen soruluyor uzlaşma istiyor musunuz? Ben uzlaşma istesem ne işim var burada, ben uzlaşma istemediğim için buradayım ama o soruyu biz hemen sıcağı sıcağına kavganın arkasından sorma yerine işin öfkesi siniri geçtikten sonra, acısı dindikten sonra sorsak; siz böyle bir tartışma yaşadınız, kavga ettiniz uzlaşma ister misiniz diye sormuş olsak herhalde cevaplar çok farklı olacak. Ayrıca uzlaşmadığı zaman neler olabileceğini de anlatmaya ihtiyaç var şu anda uzlaşma yapanlar yaptıranlar bu anlamda da bir değerlendirici uzlaştırmayı yapamıyorlar, kabul ediyor musun? kabul etmiyor musun? Kabul ediyorsan tamam ondan sonra gidiyorlar ama fiilen bunu yapanlar var, biz bunu artık fiilen olmaktan çıkarıp yasaya koyuyoruz ve uzlaştırmacılığa başvuran kişiler artık uzlaşmadıklarında olabilecekler konusunda da artık tarafları bilgilendirecekler. Uzlaştırma yaptığımız zaman vereceğimiz destekler onlara ona göre olacak, uzlaştırma yapılmadığı zaman ona göre tedbirler alacağız uzlaştırma konusuna savcılarımızın ehemmiyet vermesi gereken bazı uygulamalar var onların tamamını da ortadan kaldıracağız savcımız iddianame düzenleyip dava açtığı zaman nasıl bir sonuç doğuyorsa, iş yükü bakımından, uzlaştırmaya giden yolda da aynı sonuçlar alınmasına aynı etkiye yol açacak adımları atacağımızı buradan özellikle ifade etmek isterim.
Ayrıca basit yargılama usulü dediğimiz usulü de hukuk sistemimizin içine taşımaya da karar verdik. Bazıları buna cezada pazarlık diyor, bazıları buna suçun itirafı üzerine kişinin lehine sonuçlar doğurması diyor, bazıları başka anlamlar veriyor. Anlamı ne olursa olsun böyle bir müessesenin Türk hukuk sistemi içerisine taşınmasının son derece önemli.
Ayrıca basit yargılama usulü dediğimiz usulü de hukuk sistemimizin içine taşımaya da karar verdik. Bazıları buna cezada pazarlık diyor, bazıları buna suçun itirafı üzerine kişinin lehine sonuçlar doğurması diyor, bazıları başka anlamlar veriyor. Anlamı ne olursa olsun böyle bir müessesenin Türk hukuk sistemi içerisine taşınmasının son derece önemli tarihi olduğuna inanıyorum. Belki bunu taşırken kapmasını geniş tutmayacağız, şu anda çok dar bir alanda taşıyacağız kamuoyunun bilmesi bakımından söylüyorum; “Pazarlık yapılarak bütün suçlarda bu noktaya gidiliyor gibi bir yaklaşımımız yok. Esasında yargılama yapılmadan savcılık sürecinde bu sistemin işletilmesi halinde suçun faillerinin bulunması çözülmesi ve karara bağlanması son derece etkili olacak suç tipleri bakımından biz bunu düşünüyoruz, son derece kısıtlı sayıda suç tipi için bunu hukukumuza taşıyacağız, uygulamanın başarılı olması ve toplumumuz tarafından, hukukçularımız tarafından bunun benimsenmesi halinde de zaman içerisinde kapsam genişletilmesine gidilecektir. Hatırlarsınız uzlaşma hukukumuza geldiği zaman çok ciddi dirençle karşılaştık, olmaz dendi! Hatta bunlar şeriat getiriyor diyerek bu derecede saçma eleştiriler yapıldı. Şimdi geldiğimiz noktada dün uzlaştırmaya karşı olan kesimler, hukukçular dahil herkes uzlaşmanın, uzlaştırmanın faydalarını gördükten sonra onu daha iyi hale nasıl getiririz, diye bize görüş ve öneri sunuyorlar. Bu uzlaşma konusunun toplumsal kabulü bakımından son derece önemli bir başarıdır. Ben basit yargılama usulünün de sistemimiz içerisinde son derece önemli sonuçlar doğuracağına zaman içerisinde bunun kapsamının da genişletilmesi konusunda ciddi bir toplumsal talebin olacağına da yürekten inanıyorum ama bu eleştirilecek bunu da biliyoruz. Fakat hukukumuza bu yeni müessessiyi kazandırmayı da son derece önemli olduğunu biliyoruz onun içinde sınırlı suçlarla ilgili bu adımları atacağımızı Trabzon dan bir kez daha ifade etmek isterim.
İş uyuşmazlıkları şu anda yargıda çok ciddi bir yük durumundadır. Bunların çoğu esasında uzlaştırma marifetiyle çözülebilecek konular. Hukukta bildiğiniz gibi arabuluculuk müessesimiz var. Arabuluculuk müessesemiz de başlangıçta çok tepkilerle karışlandı ama şimdi arabuluculuğun yaygınlaştırılması konusunda da çok ciddi öneriler var çok ciddi projeler var. Her kesimden bunun sağlanması isteniyor. Bunun içinde iş uyuşmazlıklarının neredeyse tamamına yakının yargıya gelmeden önce arabulucu marifetiyle çözümüne imkan veren bir adımı da atma kararı aldık.
Şu anda hazırladığımız taslak öneriyi görüşe göndermiş durumdayız. Görüşler geldikten sonra nihaiyi şeklini verecek Bakanlar Kurulu’na sevk edeceğiz. Böylelikle iş uyuşmazlıklarında arabuluculuğu devreye sokacağız. Zira, bu işçimizin lehinedir, işverenlerimizin lehinedir, herkesin lehine olan bir durumdur. Mahkemelerde uzayan yargılamaların önüne geçeceğimiz gibi işçi ve işveren arasında arabulucu marifetiyle anlaşmanın, uzlaşmanın temini suretiyle hakkın zamanında herhangi daha büyük biri ihtilafa yol açmadan sahibinin tesliminin de yolunu açmış olacağız. İnşallah bu da hukukumuzda son derece önemli bir vazifeyi görecek.
Arabuluculuk konusunun daha da genişletilmesi gerektiğine biz yürekten inanıyoruz. Esasında hukuk yargılamalarında pek çok konu bu marifetle çözülebilir. Ama maalesef Türkiye’de bazı ideolojik yaklaşımlar nedeniyle de bazı konuları tartışma dışı su anda tutuyoruz. Esasında tartışmakta fayda var, yarar var. Geçen ben bir şey söyledim. Kıyameti kopardılar. Dediğim şey şu: Kadına karşı şiddeti önleme konusunda kadınla erkek arasında polisi koyuyoruz, savcıyı koyuyoruz, sosyal çalışmacıyı koyuyoruz, psikologu koyuyoruz, hakimi koyuyoruz. Şimdi bu uygulama Türkiye ‘de başarılı mı başarısız mı ? Ya bunu tartışalım dedim ben. Kıyameti kopardılar. Ya biz bir iş yapıyoruz niyetimiz nedir? Şiddeti önlemek. Peki attığımız adım niyetimize uygun sonuçlar doğurdu mu? doğurmadı mı? Bunun çıktılarını bir görelim demenin neresi yanlış. Bunu siyasi duruşlarımızın ötesinde ideolojik yaklaşımların ötesinde objektif bir biçimde ele alalım demenin neresi yanlış ? Gelin konuşalım diyorum. Ve biz Bakanlık olarak bunun çıktıları üzerinde çalışıyoruz. Ben Bakanlık’taki arkadaşlarıma talimat verdim inceleyin bakalım, evden uzaklaştırma kararı verilen eşlerden kaçının şimdiye kadar bu uzaklaştırma kararı sonucunda aralarındaki ihtilaf tatlıya bağlanmış ve evlilik birliği kurtulmuş. Kaçı eşine şiddet uygulamaktan vazgeçmiş. Kaçı daha büyük suçlar işlemiş, kaçı cinayetle sonuçlanmış, kaçı boşanma ile sonuçlanmış. sonuçlarına bir bakalım. Eğer bizim şiddeti önlesin diye düşündüğümüz ve uygulamaya koyduğumuz bu tedbir şiddeti artıran sonuçlar ortaya koymuşsa o zaman biz şapkamızı ortaya koyup düşünmemiz lazım. Nereye gidiyoruz ne yapıyoruz dememiz lazım.
Maalesef Türkiye’de bazı çevreler, bir uygulamaların sonuçları çıktıları üzerinde tartışma yapalım bunu bir görelim bunu bir değerlendirelim görüşüne dahi tahammül edemiyorlar. Buna tahammül edemeyenler esasında kadına karşı şiddeti önleme niyetinde olmayanlardır.
Sayın Kılıçdaroğlu, biliyorsunuz Hanım Efendi bir Bakanla ilgili açıklamalarda bulundu. Çok çirkin açıklamalar yaptı. Esasında bu bir Anamuhalefet Partisinin Lideri’nin sözlü kadına karşı şiddet uygulamasınıdır. Resmen milletin gözünün içine baka baka kadın bakana karşı sözlü psikolojik bir şiddet uyguladı. Türkiye’de hiç kimse çıkıp da bunu bir şey demedi. Diyenler de ‘siz ideolojik diyorsunuz siyasi diyorsunuz’ dendi. Allah aşkına bir Anamuhalefet Partisinin Genel Başkanı’nın kadın bir bakan hakkında söylediği bu sözün psikolojik şiddetten, sözlü şiddetten daha başka bir anlamı var mı? Elinizi vicdanınıza koyun söyleyin. Hangi görüşte olursanız olun. Bunun adı sözlü şiddettir. Bal gibi psikolojik şiddettir. Buna karşıda bizim hepimizin durması lazım. Şiddet sadece sopayla olmuyor, elle olmuyor. Sözlü şiddet, sopayla olan elle olan şiddet kadar tehlikeli ve zararlı bir şiddettir. Psikolojik şiddet de hakeza öyledir. Onun için bunun üzerinde de elbette ciddiyetle durmamız, ciddiyetle bu meseleleri ele almamız lazım. Ama maalesef bu konuları tartışmak istemeyen de bir yaklaşım var. O nedenle biz diyoruz ki her konuyu tartışalım. Tartışmadığımız konu olmasın. Eksiğimiz varsa tamamlayalım. Yanlışımız varsa düzeltelim. Biz yaptık bu yanlıştır demeyelim. Yaptığımız işlerde yanlış işler olabilir. ‘Ya ben yaptım bundan niye döneyim dönersem millet bize ne der’ diye bir psikolojiye girmenin de anlamı yok. Biz iyi olsun diye yaptık, doğru olsun diye yaptık, faydalı olsun diye yaptık. Ama sonuçları iyi değilse, sonuçlar doğru değilse, sonuçlar faydalı değilse, yanlışta ısrar etmek akıllı insanın yapacağı iş değildir, milletin yararını, millettin faydasını esas alarak hizmet eden insanların şiarı değildir. Doğru olan yanlıştan dönmektir. Yanlış hesap Bağdat’tan döner. Ya niye Bağdat’a gitsin yanlış hesap, buradan döndürsek olmuyor mu? Bağdat’a kadar yanlış hesabın gidişini seyretmek, akıllı insanların işi değildir. Akıllı insan yanlışı gördüğü zaman ona müdahale edip onu değiştirmekle mükellef olan ve onun gereğini yapan insandır. Biz bunu yapıyor ve bunu yapmaya da devam edeceğimizi buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Ayrıca, Sulh Komisyonu diye komisyonlar oluşturmayı planlıyoruz. Özellikle idari yargıda bu konuda ciddi bir adım atacağımızı buradan ifade etmek istiyorum. Oradaki iş yükünü de azaltan adımlar atılacak ve bununda toplumumuza, yargımıza çok büyük faydalar sağlayacağına yürekten inanıyoruz.
İstinaf mahkemeleri
İstinafların faaliyete geçmesi, uzayan yargı sürelerini kısaltmak, adaletin doğru ve zamanında tecellisini sağlamak bakımından da son derece önemli faaliyetlerdir.
Cumhuriyet döneminde yargı alanında en büyük değişim Atatürk döneminde olmuştur. Cumhuriyetin ilanını müteakip yıllarda şeri hukuktan, laik hukuka geçerken yargılama usulü ve şekli dahil pek çok şeyin değiştiğini Türkiye’nin büyük bir sistem değişikliğine gittiğini görüyoruz. O günden bu güne sistem içeresin de zaman zaman değişiklikler olmuştur. Ama köklü bir değişiklik maalesef olmamıştır. 20 Temmuz 2016 bana göre Cumhuriyetin başında yargı alanında yaşanan köklü değişim ve reformdan sonra ikinci değişim ve reformdur. Gerçekten büyük ve tarihi bir adımı hep beraber atmaya başlayacağız ve bu tarihe hep birlikte şahitlik edeceğiz, istinaf yargılamayı hızlandıracaktır. Şu anda Yargıtay ve Danıştay’a gelen iş yüklerine baktığımızda bu iş yüklerinden Yargıtay açısından ceza yargılamalarının yüzde doksan biri hukuk yargılamalarının yüzde seksen dokuzu idari yargılamalarının da yüzde seksen’i istinaf da kesinleşecektir. İstinaf Yargıtay ve Danıştay gibi hukuki denetimi yapıp bozup mahal mahkemesine dosyayı göndermeyecek eksik görüldüğü hususları tamamlayacak yanlış gördüğü hususları düzeltecek, işin esasına girip adeta ilk derece mahkemesi gibi yargılama yapıp karar tesis edecek ve verdiği kararlarında demin verdiğim yüzdelerdeki gibi kesin olacak bu son derece güçlü bir mahkeme yapısının, Türkiye algısı içerisinde ortaya çıktığını göstermektedir. Yargıtay’dan bana göre daha güçlüdür çünkü Yargıtay’ın işin içine girme yetkisi yok, delilleri getir diyemez, bilirkişiyi çağırıp burada ne kast ettin diye soramaz vaka incelemesi yapamaz ama istinaf bunların hepsini yapacaktır. İlk mahkeme bir gözle dosyaya baktı istinaf mahkemesi üyeleri bu ilk derece mahkemesinde olup bitenlerin hiçbirinin şahidi değil, ayrı bir gözle orada ki sosyolojiden ve psikolojiden kopuk bir şekilde dosyayı inceleyecek bu dosyada daha objektif daha adil karar vermesine büyük katkı sağlayacaktır. Eksikleri görüp tamamlayarak yanlışları da düzelterek uzayan yargılamalar bitecek ve buda büyük değişim olacaktır. Bundan dolayı da milletimiz kazançlı olacaktır, istinaf yargı yolu Türk hukuku içerisinde yeni güçlü, aydınlık bir adalet yolu olarak 20 Temmuzdan sonra var olmaya başlayacak, inşallah başarılı sonuçlar ortaya çıktığında da bu uygulama milletimize ülkemize çok şey kazandıracaktır.
Ben istinafta görev alacak hakim ve savcılarımızın şimdiden yeni döneme hazırlık için kendilerine ayrı bir zaman ayırmalarını ve bu mesele üzerinde detaylıca çalışmalarını rica ediyorum. Çünkü yeni bir dönem eski alışkanlıklarla eski usulle yönetilemez. Yeni dönem yeni alışkanlıklar ortaya koyma yeni usule göre yeni adımlar atmayı da gerektirir.
Buradan Trabzonlu hemşerilerim içinde bir hususu ifade etmek isterim. Trabzon’da istinaf mahkememiz var açık. Şu anda Başsavcımız görevi başında. Ancak 15 istinaf mahkemesinde ilk aşamada 7’sine atama yapıldı kalan 8 istinaf mahkemesine önümüzdeki yıllar içerisinde, bir kısmına 2017’de bir kısmı 2018’de faaliyete geçirilecek şekilde planlanmaktadır. Trabzon istinaf mahkememize inşallah açılacak istinaf mahkemelerinden bir tanesidir. Önümüzdeki zaman içerisinde Trabzon’umuz istinaf mahkemesine kavuşmuş olacaktır. İstinaf mahkemesi Trabzon’da kapatılmadı. Başka yere aktarılmadı. Sade geçici bir süreyle Samsun’da şimdi görülecek. Ama kısa bir süre sonra Trabzon İstinaf Mahkememiz faaliyete geçecektir. Aynen Trabzon İstinaf Mahkemesi gibi Adana’da da, Diyarbakır’da da, Van’da da, Sakarya’da da, Bursa’da da istinaf mahkemelerimizi faaliyete geçirmeyi planlıyoruz. Ama bunun bir zamanlamayla yapılacağını buradan ifade etmek isterim.
Adli veri bankası
Adli veri bankası, yargı alanında bilişim sistemlerine sağladığı kolaylıktan istifade ile atacağımız tarihi adımlardan bir tanesi. Şu anda Türkiye’nin adli verilerinin hepsini bir arada görme imkanı istediğimiz şekilde, bir veri bankamız var, Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü ayrıca TÜİK’in yayınladığı veriler var ama onun dışında. GOOGLE’da bir konuyu aradığınız gibi adli veriyi aradığınızda bulma imkanınız yok. Yeni dönemde adli GOOGLE dediğimiz adli veri bankasını kuruyor, bütün yargı mensupları buradan bu verilere ulaşabileceği gibi, plan, program, proje yapanların tamamı da veri bankasında anonimleştirilmiş bilgilere verilere ulaşabilecektir. Bunun bize faydası ne olacaktır. Her gün Türk yargısının adeta tomografisini buradan çekebilme imkanımız olduğu gibi vatandaşlarımızın işledikleri suçları illere, bölgelere, yerlere, mesleklere vesaire her türlü ayrıntıya varıncaya kadar dağılımını göreme imkanımız olacaktır. Örneğin cinsel saldırı suçu en çok hangi ilde işleniyor, hangi ilçe de hangi belde de hangi mahallede, hangi köyde, yaz, kış, kır, kent, eğitimli, eğitimsiz, yaş aralıkları, meslek gurupları aklınıza ne kadar soru geliyorsa bunların tamamını görebileceğiniz bir veri bankası oluşturuyoruz ki, bu sadece ceza usul yargılamasında değil, yargı da ve icra dairelerinde olan bütün konuları kapsayacak şekilde bir çalışmadır. 1 Ocak 2017’de yürürlüğe girmesi planlanmakta. 1 Ocak 2017 başlangıç olmak üzere bir sene sonra 1 yıllık karnemizi oradan göreceğiz. Bunun faydası önleyici hukuk uygulamalarına yol açacaktır. Bunun faydası suç işlenmeden önce hükümetin idarecilerin herkesin tedbir alması için elinde önemli bir veri olacak belki pek çok suçun işlenmesini doğuran nedenlerin ortadan kaldıracak adımlar atılmasına da yol açacaktır.
Önümüzdeki süreçte yargının artan iş yükünü azaltmak, uzun yargılama süreçlerini kısaltmak, vatandaşımızın hakkına daha erken bir biçimde kavuşmasını sağlamak için bir yandan UYAP ve SEGBİS sisteminin içerisindeki uygulamaları çoğaltırken, öte yandan da yeni adımlarla biz bu alanı daha da ileri götüreceğimizi Trabzon’dan bir kez daha ifade etmekte fayda görüyorum. Buradan da UYAP gibi örnek olacak bir sistem ortaya çıkmış olacaktır. Şimdiden hayırlı olmasını buradan temenni ediyorum.